19 Ağustos 2010 Perşembe

sessizlik ne berbat bir yolculuktur*

korkmuyorum,sadece sana yazmak istiyorum diye başladı kusmalarım.
ama durdu sonra yakalayamadım güner.
belki gelir tekrardan
bana bir müzik lazım.
onu da kaybettim.
şarabı da.
herşeyi...
sessizliği..

2 Ağustos 2010 Pazartesi

hey joe

biliyorsun sen bunu
en son duyulan ayak sesi ve üzrine kapanan demir kapı
çıkıyor musun bu sefer, yeniden mi giriyorsun içeri
anlaşılmıyor şarkıdan
anlaşılmıyor joe
gençliğimizin polisiye günleri
kendi romanlarımız içinde uydurduğumuz adlar
sanki o romanlar sahi de yaşadıklarımız yalan

unuttuğum adların gece parklarında kaç kez aldattım seni
ben ihanetle öğrendim sadakati
kaç kez korkunun gözleriyle bakıştım bıçağının yüzünde
artık kimse öldüremez beni

çok zaman geçti herşeyin, herkesin üstünden
hayat ödünç tenha uzak biz birbirimizin şarkılarının mirasıyız joe
şimdi kaç kişi kaldık
göğe bakma durağında el ele tutuştuğumuz gençlikten
ben yine de bir yola çağırıyorum seni
ister inanç de buna ister çaresizlikten
dudaklarımı kanatırdı ıslığın
hiç unutmadım hiç unutmadım
ne zaman karanlığa düşsem senin ıslığını çalarım

ben seni en çok dizlerin titrerken sevdim joe

çık saklandığın yerden joe
nerdeysen çık, ölmek değilse bu, bak kayboluyorum
yoruldum seni beklerken vakit geçirdiğim dublörlerinden
sana yazdığım
hikayeyi yanlış okuyorlar her seferinde
ah şimdi joe burda olsaydı diyorum
joe şimdi burda olacaktı ki diyorum
bazen sarhoşken kalabalığın içinde yüksek sesle söylüyorum adını ya da birinin kollarındayken, bazen pencereyi açıp sokaktan geçiyormuşsun gibi ardından sesleniyorum, hep başkaları bakıyor yukarıya. ben gülümseyerek, gitti, diyorum, yakalayamadım, gitti. sahi gittin mi joe? yoksa hiç mi olmadın mı?

çık ortaya saklandığın yerden
yoruldum, azaldım beklemekten
bazen düşünüyorum da
var mıydın sahiden, yoksa bir şarkının anısı mı uydurdu seni
hiç bir şey benzemiyor değil mi, şimdi geçmişten daha çok bizim olan gençliğimize
bilmem ki, karşılaşsak bile birbirimizi hatırlayabilir miyiz yeniden
ikimiz de artık bir başkasıyken
gene de sen bilirsin joe, sen bilirsin
öyle iyiydik, bir düşün istersen.

MURATHAN MUNGAN

20 Haziran 2010 Pazar

eski

" Ağlama artık..
Bu gidiş,hem gidiş hem kalıştır ikimiz içinde..
Ben ne kadar gitsem de kalıyorum seninle ve sen ne kadar kalsan da geliyorsun benimle.. Hoşçakal.. "
W. Shakespeare.

12 Haziran 2010 Cumartesi

yıldırım gibi atlar koşulu troika

bu yüzden mi bu yağmurlar
dakika sonrasında bembeyaz bulutlar
böyle mi oluyor karışıklık
buna mı deniyordu?
unuttum.
ama seviyorum

18 Nisan 2010 Pazar

yine başlıyoruz

dışarı çıkıp arabama doğru yürüdüm
sileceğime bir not
sıkıştırılmıştı:
''hey,ihtiyar,ara beni bir ara.
biliyorsun
numaram rehberde kayıtlı''
ve şöyle imzalamıştı:
''açık kahverengi gözler''

biliyordum kim olduğunu,
imza olmadan da tanırdım
kocaman harflerle yazılmış o yazıyı.

1 Nisan 2010 Perşembe

hey luna

güneeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeer

uzun süredir tatil yapamadık. yoğun iş hayatı başımı döndürdü.
sen ne alemdesin?
ben de kahküllerimden bıktım evet.

3 Ocak 2010 Pazar

Red Line

Yeni yıl kırmızı olsun mu Güner?
Hayat kırmızı olsun.
Kırmızı balonlar
kırmızı eldivenler
kırmızı ojeler
kırmızı kitaplar...

Kırmızı bir hırka aldım kendime
ve odan için kırmızı yuvarlak bir halı düşünebilirim.
Ne dersin?
Ya da kırmızı bir ruj yakışabilir sana.
Her şey ihtimal dahilinde!
Belki 25. yaş gününde saçına bir tutam kırmızı ekleriz.
Evime kırmızı bir koltuk alacağıma söz verdim.
O halde sen de kırmızı bir topuklu ayakkabıyı hak ettin.
Modeline sen karar ver.
Ama masaldaki kötü cadının elindeki kırmızı elmayı düşünme lütfen..
Onun yerine palyaçonun burnunu hayal edebilirsin.
Evet.

''Renkler karışıyor ve biz de onları kokluyoruz''